30 Nisan 2016 Cumartesi

Yunus Emre



Yunus Emre, hayatını Anadolu yöresinde sürdürmüş en büyük Türk ozanlarından biridir. Kendisi, 13. ve 14. yüzyıllarda yaşamış olsa da, günümüzde şiirleri hemen hemen herkes tarafından bilinmekte ve sevilmektedir. Hayatı hakkında çok fazla bilgiye ulaşılmayan Yunus Emre Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmaya ve Anadolu Türk Beyliklerinin kurulmaya başladığı dönemden, Osmanlı Beyliğinin kurulmasına kadar geçen sürede yaşamış bir halk şairidir.

Onun yaşadığı yıllarda Anadolu’da Moğol istilasının etkisiyle iç kavgalar, siyasi zayıflık, kıtlık, kuraklık gibi çok zor günler yaşanmaktaydı. Yunus Emre mezhep ve din ayrılıklarının da olduğu böyle bir dönemde Allah sevgisini, din ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini yaymaya çalışarak Türk – İslam birliğinin kurulmasında büyük bir rol üstlenmiştir. Uzunca bir süre Hacı Bektaş – i Veli dergahında hizmet eden Yunus Emre insanları asil, garip, zengin, fakir, Hristiyan, Müslüman ayrımı yapmaksızın, derin bir sevgiyle severdi.

SORULAR

                                                                     SORULAR 




                                              '' Cana tuzak kuralım
                                                 Belki aşk ele gire
                                                 Aşkı nice avlarlar
                                                 Soralım tutmuşlara ''

1) Bu kitabı okuduktan sonra tasavvuf ile ilgili pek bir şey değişmedi diyebilirim. Neredeyse derste öğrendiklerimi bir şekilde kitabın içindede yaşadım bu yüzden gayet güzeldi. Ama bana çok fazla terim olduğundan ve bunları bazen unuttuğum için internete bakmak zorunda olduğumdan biraz sıkıcıydı. Bana göre derste öğrendiğim her şey kitapla uyuşuyordu.
2) Romanın ismi ''OD'' ama hangi ateş olduğunu pek anlayamadım. Gerçek ateş bakımından bir çok yerde ateş vardı. Ama Allah Sevgisi ve onun sevgisiyse onuda gerçekten kitaba işlemiş. Gerçekten başarılı bir kitap olmuş.
3) Yazar tasavvuf ile ilgili birçok kelime kullanmıştır. Örneğin Allah Sevgisini Sitare ile anlatmış. Sitare'nin adı Elif olduğu için Allah Sevgisini bir şekilde dile getiriyor. Daha birçok kelime var. Kitabı okurken Yunus Emreyi hissetim. Çünkü ne tür sıkıntılar,zorluklar yaşadığını öğrendim. Sanki o sıkıntıları Yunus Emre ile beraber yaşadım. Gerçekten çok güzel bir kitaptı. Aslında zamanında kitabı görmüştüm ama okumamıştım. Ama okuyunca anladım Yunus Emre ne tür sıkıntılar geçirmiş ve nasıl Allah Sevgisiylen donanmış. 
4) Kitapta birçok şeyi değiştirmek isterdim. Öncelikle İbrahim'in ölmemesini isterdim. Bu yüzden farklı bir yol izlerdim. İbrahim'i geçtim Sitare'nin de Yunus'u bırakıp gitmesi çok üzücüydü. Ama hikayeyi hikaye yapan bu tür şeylerdir. Fakat gerçekten bir şeyi değiştircek olsam Aile tablosunu değiştirirdim. İbrahim,Sitare,Yunus ve İsmail'in bir arada mutlu bir şekilde yaşamasını isterdim. Köylerinde rahat rahat oturup birbirlerini sevip saydığı bir ortam olmasını isterdim.Yunus'un ailesini rahat olduğunu bilip Allah sevgisini aramasını isterdim.İşte benim değiştirmek istediğim olay bunlar.

                                                 '' Şöyle hayran eyle beni
                                                    Aşkın oduna yanayım
                                                    Her ne yana bakar isem
                                                    Gördüğüm seni sanayım ''

GÖRÜŞÜM

OD kitabi genel olarak tasavvufi içerikli bir kitap görünümde. Ben bu tür kitapları pek okuyamıyorum ama bunu merak ettiğimden okudum. Kitapta yazar Yunus Emre'nin ona göndermiş olduğu şiirleri okuyup inceliyor ve beğenmediklerini göle ve ateşe atıyordu. Ama bir şiirinde kendi isminin geçtiğini görünce Yunus Emre'ye saygı duymaya başlamış. Oğlu onu babası olarak tanımıyordu ona ''derviş'' diyordu. Oğlunu Allah sevgisini kazandırmaya çalışıyordu. Oğlu ilk defa ona ''baba'' diyecekken sadece ''ba..'' kelimesi çıkmıştı. Yavaştan babasına alışıyordu bu gayet iyi bir şeydi. Fakat ben burda Yunus'u mu Molla Kasım'ı anlattığını anlamadım fakat şu ana kadar hikaye gayet güzel gidiyordu. Şu an bulunduğum yerde neyin anlatıldığını pek anlamış değilim fakat Çekikgöz olarak tabir edilen kişilerin Moğollar olduğunu düşünüyorum. Herneyse hikayeye gelecek olursak. Köyde yaşayan insanların Çekikgözlüler'den kaçışını anlatıyordu. Bu insanlar o kadar zor şartlarda hayatlarının sürdürüyorlardı ki. Bazısı savaşırken ölmüş, bazısı yaşlılıktan... Gelgelelim yazarın Molla Kasım'a anlattığı hikayeye. Burda tek anlamadığım bizim bunu kimin ağzından dinlediğimiz? Burada yaşanan olayların doğruluk payı olduğunu düşünüyorum. Bir yangın olmuş ve o yangından birilerini kurtarmaya çalışıyordu. İbrahim'i kaybetmişti ama yapabileceği bir şey yoktu. Hikayeleri dinlerken aklına İbrahim geliyordu.. Uçasar'dan yolculuk başlamıştı. Yolculukta anlatılan hikayeler yakılan ağıtlar hepsi uyumluydu. Her seferinde akıllarına İbrahim geliyordu. Sitare her seferinde üzgün dolaşıyordu ve İsmail'i kucağına daha sıkı bastırıyordu. Gittikleri yerde yine Çekikgözlüler tarafından baskına ugramışlardı. Temur Alp Ata ve köye gelen birçok kişi ölmüştü. Aslanlı Hünkar'dan Yunus Emre'ye teklif gelmişti oda bunu düşünüyordu. Sıtare'de onaylayınca gitmeye karar verdi. Hünkar'dan istediğini aldi fakat köyüne gittiğinde çok kötü bir manzara ile karşılaşmıştı. Icim burkuldu. Sitare ölmüştü. Çok üzüldüm. .. Nefes nefes diye diye köyündeki herkes öldü. Köydekilerin hepsinin ölmesi benim için üzücü bir durumdu. İsmail ölmemiş. Ne güzel bir durumdu mutlu olmuştum. Yunus herkesi kaybetmişti. Keşke o nefesi alsaydım diye düşünüp tekrar Hünkarın yanına gitmişti ve Hünkar onu kabul etmemişti. Tabi bu duruma bende Yunus kadar üzüldüm. Başta bu nefesi kabul etseydi belki köydeki herkes yaşayabilirdi diye bende düşünmedim değildi. Aldığı haberler bir kez daha yıkılmıştı. Köy tamamen yok olmuştu... Ama İsmail bilmediği bir yerde ''Baba'' diye düşünüyordu. Olayları yavaş yavaş kavramaya başlıyor. Sanırım başta anlatılanları daha sonra nasıl olduğunu derincesine açıklıyordu. Aslında Tasavvuf hakkında güzel bilgiler veriyordu.

Tabi İsmail'in yaşadığı sıkıntılara da çok üzülmüştüm.Böyle bir insan köle gibi satılıyordu çok kötü bir durum. Eski insanlar niye böyle bir sistem geliştirmişler bilmiyorum ama çok saçma bir şey gibi geliyor.

Genel olarak kitap hakkında görüşlerim: Kitap bazı yerleri akıcı bazı yerleri çok sıkıcıydı. Fakat bu tür okumayı seven biri gerçekten büyük bir zevkle kitabı okuyabilir.Ama pek bana göre bir kitap değildi söylemek gerek. Ama bir şekilde okumayı başardım.


''Ben dervişim diyene,
  Bir ün edesim gelir
Seğirdüben sesine
Varıp yetesim gelir ''

dizeleriylen bitirmek istiyorum..